Ana Sayfa |
Ana Sayfa |
|
Editör'ün Yazıları - 5 |
| ||
İstanbul, 16 Mayıs 2002 | ||
Anılar(2) - 1990 Avrupa Gençler Şampiyonası / Neumünster-Almanya | ||
Merhaba,
Yıl 1990, 24 yaşındaydım, Üniversite'de son senem. Mezun olabilmek için derslerime önem vermem gereken bir seneydi. O yıl genç milli takım için seçme yapılmayacaktı, resen seçilecek bir çalışma grubu içinden daha sonra yine resen 6 oyuncu ile takım oluşturulacaktı. 1988'deki kötü deneyimden sonra briç kalitemi epey yükseltmiştim, arada birkaç bölgesel ve ulusal şampiyonluk kazanmıştım. Fakat takım kaptanlığına tekrar seçilen Ata Aydın tarafından genç milli takım çalışma grubuna alınmamıştım. Yaklaşık 10 kişilik bir çalışma grubu haftada birkaç kere federasyonun Şişli'deki ofisinde toplanıyordu. Tek seçici ve kaptan olan Ata Aydın gözetiminde takım maçları yaparak hazırlanıyorlardı. Federasyon ofisi bir binanın bodrum katında rutubetli tozlu ve pis bir ortamdı, depo gibi kullanılıyordu, skor kağıtları, birkaç masa, board'lar, kağıtlar, bilgisayar, federasyonun yazışmalarının bulunduğu dosyalar, birsürü eşya büyük bir dağınıklık içinde oradaydı. O sene Sinan Göksu-Süleyman Kolata, Serhan Aytekin-Mehmet Sırıklıoğlu takımına yedek oyuncu olarak alınmıştım. Serhan Aytekin mecburi hizmet için sık sık şehir dışına çıkacağı için Mehmet Sırıklıoğlu'nun yedek partneriydim. Fakat birkaç maç sonra nasıl olduysa oldu ben Süleyman Kolata ile takımın değişmez bir ayağı oldum. Takım kaptanı Sinan Göksu yedek durumuna düştü. İstanbul Şampiyonluğu'nu son maçta kılpayı yakaladık. Türkiye İkili'yi de Süleyman Kolata ile finalin son elindeki güzel defansımız ile kazanmayı başardık. Benim için çok önemli iki ünvandı bunlar. Hem yurt çapında "Türkiye Şampiyonu gençler" olarak isim yapmıştık hem de ben kendime güvenimi kazanmıştım. Fakat bir türlü genç milli takıma alınmıyordum, Süleyman Kolata ise 1 sene farkla genç sınıfını kaçırıyordu zaten. Genç milli takım şampiyona için yola çıkmadan birkaç hafta önce takımdaki bazı oyuncuların askerlik nedeniyle yurt dışına çıkış sorunu, bazılarının da maddi sorunu olunca takım dağılmış ve 3-4 kişi kalmıştı. Mecburiyetten ben ve Jak Karako son anda takıma dahil edilmiştik. Böylece bir Gençler Şampiyonası macerası daha başlıyordu. Uçak ve ardından taksi ile turnuvanın yapılacağı kasabaya ulaştık. Kasaba Hamburg'a 40-50 km mesafede bir banliyö kasabası idi. Takımda Jozef İnselberg dışında hiçbir oyuncu ile bir partnerliğim yoktu. Fakat Jozef de 2 yıldır Ata'nın partneri idi. Sonuçta takım kaptanı Ata Aydın beni Jozef hariç takımdaki herkesle oynatmaya başladı. Maçlarda kötü gitmiyorduk ama çok başarılı da olamıyorduk. Kaptan Ata Aydın beni seyrek oynatıyordu. Jak Karako oldukça acemiydi, diğer bazı oyuncular da tecrübesizdi. Buna rağmen sanki oraya eğlenmeye gitmişiz gibi sürekli takım tertibi değişiyor, herkesin eşit miktarda oynamasına gayret sarfediliyordu. Akşamları ise bir önceki şampiyonada olduğu gibi bir yerde toplanıp kaptanımız Ata Aydın'ın sinirli bir şekilde hepimizi azarlamasını dinliyorduk. Fakat bu sefer ben fazla moralimi bozmadım, ne de olsa daha tecrübeliydim. Hatta morali bozulan arkadaşlarımı teselli ediyordum. Maçlar bir önceki şampiyonadan farklı olarak perdeli oynanıyordu. Bir maç vu-graph'dan yayınlanıyor ve sadece o maçın elleri önceden hazırlanıyordu. Bir kez vu-graph'da evsahibi Almanya ile oynayacağımız maç yayınlanmıştı. Ben Sedat Aluf ile açık odada oynadım, iyi gitmiştik fakat maçı 20-10 kaybettik, yine de güzel bir deneyimdi. Turnuva bittiğinde sadece 3 takımı geride bırakarak 19. olabilmiştik. Kaptanımız Ata Aydın bir önceki şampiyonada olduğu gibi yine kendi kendine tüm oyuncuların bireysel hatalarını değerlendiriyor ve maçlarda kaybedilen imp'leri oyunculara bölüştürüyordu. Fakat bu sefer işler tersine dönmüştü. Listede ben en yukarıda yer alırken onun partneri Jozef listenin sonlarındaydı. Bu liste daha sonra hiçbir yerde yayınlanmadı (!). Turistik gezi gibi gittiğimiz bu turnuvadan doğal olarak çok kötü bir netice ile Türkiye'ye döndük. Biz Almanya'da olduğumuz sırada Almanya Dünya Futbol Şampiyonası'nı kazanmış ve tüm ülke bir karnaval yerine dönmüştü. O gece her nedense tek başıma yürüyerek turnuva salonundan otelimize dönerken 10-12 sarhoş dazlak yolumu kesip Türkçe birşeyler söylediler. Neyse ki Almanca biliyordum ve kendilerine Almanca olarak dediklerini anlamadığım, Türk olmadığım yalanını söylemek suretiyle oluşabilecek tatsız olaylardan sıyrılabildim. Italyan olduğumu söylediğimde aralarından birinin benimle İtalyanca konuşmaya çalışması ve benim kendisine yanıt olarak sadece rastgele "Si" ve "No" deyişim tam bir komedi filmi gibiydi. Şimdi hatırladıkça gülüyorum ama o sırada sanırım hayatımın en büyük korkularından birini yaşamıştım. Sevgiler, |
||
Sami Cohen - samicohen@bricbank.com |
Federasyon |
Milli Takımlar |
Şampiyonlar |
Toplam EMP |
İl Temsilcileri |
Tarihçe |
Rating |
Tavsiye |
Ziyaret |
Arşiv Linkler | Kitaplar | Kulüpler | Albüm | OkBridge | Zone | Br.Base | Üyelik | İletişim | Editör | English Version |
1 Ocak 2003 tarihinden beri bu sayfayı ziyaret eden 261. kişisiniz |